Berlin, Almanya (Weltexpress). Eleştirmenler, Gazze’deki sağlık sistemini soykırım kapsamında yok etmek için hedefli cinayetlerden bahsediyor. İsrail ordusu ise tekil vakalardan, tek tek askerlerin ihmallerinden veya “operasyonel yanlış anlaşılmalardan” söz ediyor. 1.500’den fazla sağlık çalışanının öldürülmesinin ardında gerçekte ne var?
Bunu hayal edebiliyor musunuz? Önce “dünyanın en insancıl ordusu” Gazze’de insanları evlerinde, sokaklarında ve meydanlarında öldürmeye çalışıyor, sonra da Siyonist “insancıllar” Gazze’ye hayati gıda ve ilaçların sadece bir kısmını içeri alıyor. İkincisi, orada yaşayan insanları açlık ve hastalıkla boyun eğdirerek, zorla sürülmeye karşı direnmemelerini sağlamak amacıyla yapılıyor.
Ancak pek çok gözlemci, Netanyahu rejiminin bu suç eylemlerinin arkasında daha da korkunç bir suç olduğunu düşünüyor. Bunu, İsrail’in Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi ve dünyanın birçok ülkesi tarafından resmi olarak suçlandığı soykırımın bir parçası olarak görüyorlar. Çünkü İsrail, Gazze halkını şiddetle azaltmak için açlık ve hastalıkları silah olarak kullanıyor.
Çünkü Gazze’deki korkunç hijyen koşulları – İsrail’in keyfi olarak yarattığı su kıtlığının bir sonucu – ve akut yetersiz beslenmeyle zayıf düşmüş insanlar, kısmen ölümcül hastalıklara ideal bir beslenme ortamı sunuyor. İlk kurbanlar genellikle zayıflar, yaşlılar ve küçük çocuklar oluyor; tıbbi bakım olmadan hayatta kalma şansları çok az.
Burada anahtar kelime “tıbbi yardım almadan”dır. Gazze’de tıbbi yardımın artık bulunmaması, İsrail ordusunun üniforması giymiş Siyonist insancılların kasıtlı ve sistematik çabalarının sonucudur. Çünkü savaşın ilk gününden itibaren İsrail, Filistinlilerin en acil ihtiyacı olan şeyi, yani sağlık sistemini hedef aldı.
İsrail’in ağır bombardımanlarının ilk aşamasında Gazze’de sadece konutlar, okullar, anaokulları ve üniversite yerle bir edilmedi, aynı zamanda hastaneler de içindeki hastalar, doktorlar ve sağlık personeli ile birlikte hedef alınarak saldırıya uğradı. Hastalar, bombardımana rağmen hastalarını yalnız bırakmayı ve hastanelerden kaçmayı reddettikleri için, savaşın sadece bu aşamasında yüzlerce Filistinli doktor ve sağlık görevlisi öldürüldü.
Gazze’deki 36 ana hastanenin her biri saldırıya uğradı ve çoğu tamamen yıkıldı. Takip eden haftalarda ve aylarda, “dünyanın en insancıl ordusu” olarak adlandırılan İsrail piyadelerinin saldırıları sırasında yüzlerce doktor ve sağlık personeli daha şiddetle kaçırıldı. Kaçırılanlar, genellikle ailelerinin bulamayacağı şekilde, Siyonist ırkçılar tarafından kimliği bilinmeyen kamplara götürüldü ve iz bırakmadan ortadan kayboldu. Hukuki dayanak olmaksızın, suçlama, yargılama, savunma ve dış dünya ile iletişimi kesilmiş olarak hapsedildiler ve hâlâ da hapsedilmiş durumdalar. Çünkü Siyonist ırkçılar için Filistinliler, İsrail hukuk normlarının geçerli olmadığı aşağılık varlıklardır.
Bu suçlar genellikle Siyonist yanlısı Batılı “kaliteli medya” ve politikacılar tarafından özenle görmezden gelinir. Ve bu konuyla ilgili bir belgesel yayınlanacak olsa bile, son anda ilgili çevreler tarafından bastırılır, aşağıdaki örnekte olduğu gibi.
Aslında, cesur bir BBC editörü, İsrail’in Gazze’deki doktorlara yönelik saldırıları hakkında bir belgesel çekilmesini istemişti. Bu belgesel, Siyonist “insancılların”, Gazze’deki Filistinlilerin hayatını kurtarmaya çalışan doktor ve hemşireleri hedef alarak öldürmeye çalıştıklarını göstermeyi amaçlıyordu. Ancak belgesel BBC tarafından yayınlanmak üzereyken, “en üst kademeden” farklı bir karar alındı.
Londra’daki İsrail Büyükelçiliği’nden gelen gizli şikayetler ve muhtemelen lobiye bağış yapan etkili politikacıların telefonları üzerine, kanal belgeseli yayından kaldırdı. Bunun nedeni, “algılanan tarafgirlik” ile ilgili endişelerin dile getirilmesi ve bu endişelerin editoryal standartlara uymadığı gerekçesiyle verildi. Ancak, belgeselin yayından kaldırılmasında İsrail’in rolüne dair doğrudan kanıtlar henüz yok.
Basement Films tarafından üretilen belgeselin adı “Gaza Doctors Under Attack” (Gaza Doktorları Saldırı Altında). Belgesel daha sonra Zeteo tarafından dünya çapında yayınlanmak üzere satın alındı ve 2 Temmuz 2025’te İngiltere’de Channel 4‚te yayınlandı. Belgeselde Filistinli doktorların ve İsrailli ihbarcıların tanıklıkları ile Gazze’deki 36 ana hastaneye yönelik saldırılara dair kanıtlar yer alıyor ve bu saldırılar savaş suçu teşkil ediyor.
Film, İsrail’in Gazze’deki sağlık sistemini sistematik olarak yok etme hedefini, hastanelere yapılan saldırılarda 1.500’den fazla doktor ve sağlık personelinin öldürülmesini ve tanınmış Filistinli doktorların hedefli olarak ortadan kaldırılmasını belgeliyor. Belgesel, Zeteo platformunda bu bağlantıdan ücretsiz olarak izlenebilir.
Aşağıda, 2024 ve 2025 yıllarında meydana gelen ve “dünyanın en insancıl ordusu”nun Gazze’deki doktor ve sağlık personelinin kaçırılması ve öldürülmesi konusunda izlediği tutumu örnekleyen bir dizi olay yer almaktadır:
Gazze’de doktor ve sağlık personelinin öldürülmesi
1. Dr. Ahmad Qandil (13 Temmuz 2025):
Dr. Ahmad Atta Qandil, Gazze şehrinde kısmen yıkılmış Al-Ahli-Arab Hastanesinde saygın bir genel cerrah idi. İşten eve dönerken İsrail’in hedefli bir drone saldırısında öldürüldü. Saldırı, Healthcare Workers Watch (HCWWatch) tarafından bildirildi ve hedefli cinayet ve potansiyel savaş suçu olarak tanımlandı. Tıbbi kaynaklar, Dr. Qandil’in Gazze’nin sağlık hizmetlerinde oynadığı önemli rolü vurgulayarak, onun uzmanlığı nedeniyle kaybının yıkıcı olduğunu belirtti.
2. Dr. Marwan al-Sultan (2 Temmuz 2025):
Dr. Marwan al-Sultan, Gazze’deki kısmen yıkılmış “Endonezya Hastanesi”nin ünlü bir kardiyolog ve müdürüydü. İsrail’in evine yönelik hedefli hava saldırısında, birkaç aile üyesi ile birlikte öldürüldü. Al-Shifa Hastanesi’nden Dr. Mohammed Abu Selmia, bu kaybı felaket olarak nitelendirerek, Dr. al-Sultan‚ın Gazze’de kalan iki kardiyologdan biri olduğunu ve bu nedenle binlerce kalp hastasının tehlikede olduğunu belirtti. Ölümcül saldırı, Gazze’nin zaten zayıflamış sağlık sistemi için ağır bir darbe olarak nitelendirildi ve Filistinli tıbbi kuruluşlar, on yılların tıbbi uzmanlığının kaybedildiğini üzüntüyle karşıladı.
3. Rafah’ta 15 sağlık görevlisinin öldürülmesi (23 Mart 2025)
İsrail silahlı kuvvetleri, Rafah’ın Tel al-Sultan bölgesi yakınlarında ambulans, itfaiye aracı ve BM aracından oluşan bir konvoyda, Filistin Kızılayı (PRCS) mensubu sekiz sağlık görevlisi, altı sivil savunma görevlisi ve bir BM çalışanı olmak üzere 15 sağlık görevlisini öldürdü. Saldırı, sağlık görevlilerinin daha önce İsrail askerleri tarafından yaralanan meslektaşlarına ilk yardım sağlamaya çalıştıkları sırada meydana geldi.
Bir sağlık görevlisinin cep telefonundan çekilen ve bir toplu mezardan çıkarılan video görüntüleri, acil yardım araçlarının sirenleri çalarak hareket halinde olduğunu gösterdi. Bu, İsrail’in ilk suçlamasına ters düşüyordu. İsrail, araçların “şüpheli” bir şekilde sinyal vermeden yaklaştığını iddia etmişti. Otopsi raporları ayrıca, birçok kurbanın baş veya göğsünden vurulduğunu, bazılarının ise ellerinin ve ayaklarının bağlanmış olması da dahil olmak üzere infaz izleri taşıdığını ortaya koydu. Bu da olayın infaz olduğunu düşündürüyor.
İsrail’in bu katliama tepkisi, her zamanki gibi askeri soruşturma açılacağı yönünde oldu. İsrail, olası “mesleki ihmaller” ve “operasyonel yanlış anlaşılma”dan bahsetti. Bir komutan yardımcısı, yanlış raporlama nedeniyle günah keçisi olarak görevinden alındı ve aynı zamanda İsrail yalan fabrikası, kurbanlardan altısının Hamas teröristi olduğunu iddia etti, elbette bunun için herhangi bir kanıt sunmadan.
Ancak PRCS ve BM yetkilileri saldırıyı savaş suçu olarak kınadı ve Gazze’de sağlık personeline yönelik diğer hedefli saldırıların örneğine dayanarak bağımsız soruşturma talep etti. Katliamı örtbas etmek için, öldürülen sağlık görevlilerinin cesetleri İsrail askerleri tarafından toplu mezara atılmış ve ambulanslar tahrip edilmişti. Bu durum, cesetlerin çıkarılması ve delillerin toplanmasını bir hafta geciktirmiş ve zorlaştırmıştı.
Diğer önemli cinayetler:
Dr. Alaa al-Najjar (Mayıs 2025)
Nasser Hastanesi’nde çocuk doktoru olan Dr. Alaa al-Najjar’ın evine düzenlenen hava saldırısında, on çocuğundan dokuzu öldürüldü ve aynı zamanda doktor olan eşi yaralandı. 31 Mayıs’ta ağır yaralarından hayatını kaybetti. Hayatta kalan tek yaralı oğlu, Haziran ayında annesiyle birlikte tedavi için İtalya’ya uçarak götürüldü. Saldırı, hastanede çalışan bir İngiliz cerrah tarafından “dayanılmaz derecede acımasız” olarak kınandı. IDF, “şüphelileri” hedef aldığını iddia etti, ancak olayı incelemeye aldı; bu tür incelemeler genellikle sonuçsuz kalır.
Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) çalışanları
Ekim 2023’ten bu yana sekiz MSF çalışanı öldürüldü. Bunlar arasında, işe giderken hava saldırısında öldürülen fizyoterapist Fadi Al-Wadiya (25 Haziran 2024) ve Deir al-Balah’ta ailesiyle birlikte ölen Hussam Al-Loulou (1 Nisan 2025) da bulunuyor. MSF bu cinayetleri kınadı ve bağımsız soruşturma talep etti. Örgüt, İsrail’in öldürülenlerin militan gruplarla bağlantıları olduğu yönündeki asılsız iddialarını reddetti.
Gazze’de doktor ve sağlık personelinin kaçırılması
1. Dr. Hussam Abu Safiya (27 Aralık 2024)
Gazze’nin kuzeyindeki Kamal Adwan Hastanesi’nin müdürü Dr. Hussam Abu Safiya, hastaneyi işlevsiz hale getiren bir İsrail baskını sırasında gözaltına alındı. Kayıp olduğu bildirilen Safiya’nın nerede olduğu bilinmiyor ve gözaltına alınan personelin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığına dair haberler var. MedGlobal örgütü, başhekimler de dahil olmak üzere 300’den fazla sağlık çalışanının şu anda İsrail hapishanelerinde tutuklu olduğunu bildirdi.
Baskın, İsrail’in sağlık tesislerine yönelik saldırılarının bir parçasıydı. BM, Ekim 2023 ile Haziran 2024 arasında 27 hastaneye en az 136 saldırı düzenlendiğini belgeledi. Kasım 2024’te sosyal medyada yer alan haberlere göre, İsrail silahlı kuvvetleri Gazze’nin kuzeyindeki bir hastanenin dışında doktorları, hemşireleri ve hastaları topladı, ağızlarını tıkadı ve bazılarını tıbbi ekipmanla birlikte kaçırdı.
2. Assad al-Nassasra (23 Mart 2025)
PRCS sağlık görevlisi Assad al-Nassasra, 15 sağlık görevlisinin öldürüldüğü Rafah saldırısı sırasında İsrail askerleri tarafından keyfi olarak gözaltına alındı. Üç hafta boyunca gözaltında tutulduktan sonra 29 Nisan 2025’te bir İsrail sınır kapısında serbest bırakıldı. İsrail ordusu tutuklamayı doğruladı, ancak başka yorumda bulunmadı.
Tutuklanan bir başka sağlık görevlisi olan Munther Abed, olay yerinde ambulansları da ateş altına alan İsrail askerleri tarafından dövüldüğünü, çıplak soyulduğunu ve sorguya çekildiğini bildirdi.
3. Dr. Muhammad Abu Salmiya (tarih bilinmiyor, Aralık 2023’te bildirildi)
Al-Shifa Hastanesi müdürü Dr. Muhammad Abu Salmiya, İsrail silahlı kuvvetleri tarafından kaçırıldı. Tutuklanması, önde gelen tıp uzmanlarının kaçırılmasına yönelik daha geniş bir uygulamanın parçasıdır. Temmuz ayı başında, birkaç basın haberi onun serbest bırakıldığını bildirdi. Doktor, yedi aydan fazla bir süre tutuklu kaldı ve ifadesine göre neredeyse her gün işkenceye maruz kaldı.
4. Daha geniş kaçırma eğilimleri
Gazze Sağlık Bakanlığı, 14 Temmuz 2025’te, Ekim 2023’ten bu yana en az 360 sağlık çalışanının İsrail tarafından gözaltına alındığını ve “trajik ve zorlu koşullar” altında tutulduğunu bildirdi. BM ve “MedGlobal” gibi STK’lar da 300’den fazla sağlık çalışanının, çoğu zaman suçlama veya avukat erişimi olmaksızın, İsrail’de gözaltında tutulduğunu tahmin ediyor. Bu tutuklamalar, Gazze’nin sağlık kapasitesini zayıflattığı gerekçesiyle eleştirildi ve işkence ve insanlık dışı muamele iddiaları ortaya atıldı.
İsrail’in saçma gerekçeleri
“Dünyanın en insancıl ordusu” genellikle, tıbbi tesislerin ve personelin Hamas tarafından askeri amaçlarla kullanıldığını ve bunun saldırıları ve tutuklamaları haklı çıkardığını iddia ediyor. Bu iddiayı destekleyen hiçbir kanıt sunulmadı. BM ve “Human Rights Watch” gibi bağımsız grupların araştırmaları da bu iddiaları doğrulamadı. Örneğin, Rafah saldırısının videosu, otopsilerin infazları, yani idamları işaret ettiği için İsrail’in ilk açıklamasıyla çelişiyordu.
BM, DSÖ, PRCS ve MSF, sağlık personeline yönelik saldırıları potansiyel savaş suçu olarak kınadı ve uluslararası insani hukukun ihlal edildiğini açıkladı. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ve hukuk uzmanları bağımsız soruşturma talep etti ve sağlık altyapısına yönelik sistematik saldırıların olduğunu tespit etti.
Gazze’deki sağlık hizmetlerine etkisi
Öldürme ve kaçırma olayları Gazze’nin sağlık sistemini mahvetti ve Ekim 2024’ten bu yana sadece dört tıbbi tesis kısmen faaliyete geçebildi. Tıbbi malzeme ve yakıtın engellenmesi krizi daha da şiddetlendirdi ve kısmen tahrip olmuş dört hastanenin hastaları etkili bir şekilde tedavi etmesini engelledi. Dünya çapında sosyal medyada yapılan paylaşımlar, yaygın öfkeyi yansıtıyor ve yorumların çoğu, sağlık personelinin öldürülmesini kasıtlı ve Gazze’de planlanan soykırımın bir parçası olarak nitelendiriyor.
Genellikle net bir gerekçe olmaksızın sağlık personelinin gözaltına alınması, İsrail’in olaylarla ilgili sözde “soruşturmalarına” olan güveni sarsıyor. Eleştirenler, bu gözaltıların askerleri sorumluluktan korumak için yapıldığını düşünüyor. MSF ve BM tarafından tespit edilen bu saldırıların sistematik niteliği, bağımsız hukuk uzmanlarına göre toplu cezalandırma veya hatta soykırım eylemlerine işaret ediyor. Bu durum, Gazze’deki acil insani krizi vurgulamakta ve Gazze’nin tıbbi altyapısının çöküşün eşiğinde olduğunu ve İsrail’in cezasız ve engelsiz bir şekilde devam ettiğini göstermektedir.