Berlin, Almanya (Weltexpress). Ursula von der Leyen, Donald Trump ile yaptığı görüşmede Avrupa’nın geleceğini satıp karşılığında hiçbir şey almadı. Bizi güvenilir ve ucuz Rus enerjisinden “bağımsız” hale getirmeyi başardı ve bunun karşılığında bizi üç kat daha pahalı Amerikan gazına bağımlı hale getirdi ve bunu bir başarı olarak sattı.

Bir video yorumunda, AB’nin ve başkanı von der Leyen’in yanlış politikası bu kadar acımasızca eleştirildiği nadir görülür. Aynı şekilde, Merz liderliğindeki Berlin hükümeti de, trafik ışığı politikasının dehşetini başka bir şekilde sürdürüyor. Blog yazarı Carsten Jahn, Avrupa ve Almanya’nın çıkarlarının Trump’a satıldığı son olayın ardından, 200.000’den fazla abonesine bir gün sonra yaptığı yorumda bunu çok iyi ortaya koydu.

27 Temmuz’da yaşananların özeti şöyle: ABD ve AB, Donald Trump ve Ursula von der Leyen’in bir ticaret anlaşmasının parametreleri üzerinde anlaştıklarını açıkladı. Buna göre, Avrupa Birliği önümüzdeki üç yıl içinde ABD’den 750 milyar dolar değerinde enerji kaynağı satın alacak ve Amerikan ekonomisine en az 600 milyar dolar yatırım yapacak. Buna ek olarak, ABD Başkanı Trump’a göre, çelik, alüminyum ve benzeri ürünler hariç, AB’den ABD’ye ithal edilen mallara yüzde 15 gümrük vergisi uygulanacak ve ABD’nin büyük Zampano’su bu mallara yüzde 50 gümrük vergisi ekleyecek. Amerikan mallarına uygulanan gümrük vergileri sıfıra indirilecek.

Siyasi yorumcu Carsten Jahn, YouTube kanalı “Team Heimat”da, Trump’ın von der Leyen’e yaptığı bu aşağılama hareketinin, enerji politikası ve ticaret ilişkilerinde yıllardır alınan yanlış kararlarla daha da kötüleşen Avrupa’nın ekonomik ve siyasi zayıflığının bir sembolü olduğunu söyledi. Jahn, ABD ile yapılan son müzakereleri “utanç” ve ‘teslimiyet’ olarak nitelendirerek, Avrupa’nın ABD’ye ekonomik bağımlılığını ortaya çıkardığını söyledi.

Aşağıda, bu makale Jahn’ın tezlerini güncel jeopolitik bağlamda ele alıyor ve onun ana söylemlerini aktarıyor.

AB için bir “utanç”

Jahn, yorumuna AB ile ABD arasındaki son müzakereleri sert bir şekilde değerlendirerek başlıyor: “Dün Avrupa Birliği için bir utançtı.” Bunu şu benzetmeyle ekliyor: “Dün, bir kız öğrencinin öğretmeninin önünde korkarak oturması gibi bir manzaraydı.” Jahn, müzakerelerin tek taraflı olarak ABD tarafından domine edildiğini açıkça belirtiyor: “Müzakereleri yürüten tek tarafın Amerikalılar olduğunu düşünüyorum.” Bu ifade, müzakerelerde Avrupalıların, özellikle de Almanların çıkarlarının hiçbir rol oynamadığı izlenimini yansıtıyor. Jahn, von der Leyen’in bu tutumuyla sadece AB’yi değil, Almanya’yı da zor bir duruma soktuğunu belirtiyor.

Müzakere gücü eksikliği nedeniyle Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığı

Bu, Jahn’ın analizinde merkezi bir noktadır. Çünkü alternatifler olmadan, tek taraflı ve koşulsuz olarak birine bağlandığınızda, ona karşı pazarlık gücünüz olmaz. Bu, özel alanda olduğu gibi uluslararası politikada da geçerlidir. Von der Leyen’in liderliğindeki AB’de ve Merz’in liderliğindeki ABD’ye bağlı Federal Almanya’da durum tam da budur.

“Müzakereye girerseniz, elbette müzakere gücü de olmalıdır. Avrupa Birliği ve Almanya’nın sorunu, müzakere edecek hiçbir şeylerinin kalmamış olmasıdır.” Jahn, özellikle enerji politikası alanında, ABD’ye bağımlılığı artıran son yıllardaki kararları işaret ediyor: “Bağımsız olmak istediğimiz için kendimizi bağımlı hale getirdik. Enerji arzı konusu. Enerji güvenliği konusu,” diye devam ediyor Jahn.

“Nükleer santrallerini kapattılar. Rusya’dan ucuz fosil yakıt almak istemediği için Rusya ile ticari ilişkilerini tamamen mahvetti.” Jahn, Nord Stream boru hatlarına ve bunların tahrip edilmesiyle ilgili bilgilerin eksikliğine dikkat çekti: “Kendi altyapısını tahrip ettiler ve tüm bunlar Avrupa Birliği’nin onayıyla gerçekleşti.”

Bu kararlar, Avrupa’nın ekonomik olarak zayıflamasına ve ABD’ye bağımlı hale gelmesine yol açtı.

ABD’ye ekonomik bağımlılık

Jahn, AB ve Almanya’nın Rus enerji tedarikinden vazgeçerek ABD’ye yeni bir bağımlılık içine girdiğini vurguluyor: “Rusya’dan bağımsız hale gelerek, kendimizi Amerikalılara bağımlı hale getirdik.”

Bu bağımlılığın getirdiği yüksek maliyetlere dikkat çekiyor: “Şimdi 750 milyar dolarlık fosil yakıt satın alınmak zorunda. Satın alınan şey fracking gazı. Amerikalılar’dan satın alınan şey petrol.” Alaycı bir tonla soruyor: “Ama iyi ki artık Ruslar’dan satın almıyoruz, çünkü orada çok daha ucuz olurdu, değil mi?”

ABD’nin fosil yakıtlarına bağımlılık, AB’nin “Yeşil Anlaşma” hedefleriyle çelişiyor, bu da Jahn’ı alaycı bir yorumda bulunmaya itti: “Yeşil Anlaşma buraya kadarmış.”

Almanya ve Avrupa için ekonomik sonuçların felaket olacağını düşünüyor: “AB, tedarik zinciri yasaları gibi saçmalıklarıyla sadece Almanya’yı sanayisizleştirmiyor. Bu Avrupa’yı yok ediyor.”

Jahn, AB’yi “STK ürünü” ve “şeffaf olmayan bir lobi ürünü” olarak nitelendirerek, “Avrupa’nın çöküşünü” başlattığını bile söylüyor.

Trump’ın golf sahasında yaşanan aşağılama

Jahn’ın yorumunda özellikle duygusal bir an, von der Leyen’in daha çok emir almaya benzeyen “müzakereleri” ve Trump’ın bu müzakereler sırasında onu kişisel olarak aşağıladığı ve bunun için teşekkür ettiği an:

„Trump, İskoçya’daki golf sahasına uçuyor. Orada Brüksel’in en üst düzey kutsal peruklu adamını bekletiyor. Sanki, ‘Şimdi gel, Avrupa’daki golf sahama gel, evet, ve sana söyleyeceklerimi dinle’ der gibi.“ Jahn bunu açık bir üstünlük göstergesi olarak görüyor: ”Bu, Avrupa Birliği’nin, Almanya’nın ve Friedrich März’in de tam bir aşağılanmasıydı.“

Jahn, daha sonra ilgili aktörlerin meşruiyetini ele alıyor:

“Dün orada iki kişi oturuyordu. Biri halkı tarafından seçilmişti, yani Donald Trump. Diğeri ise seçilmemişti.”

Trump ülkesi için en iyisini elde etti, von der Leyen ise geleceğimizi sattı. Bu konuda, Jahn özellikle, AB’nin ülkeyi satmasına karşı çıkamayan, “kendi kararlarını alamayan” ve kendi ülkelerinin çıkarlarını ön planda tutamayan Alman siyasetçileri eleştirdi.

Jahn, ABD’ye ekonomik ve askeri bağımlılığın sonuçlarının, von der Leyen’in Trump’ın İskoçya’daki golf sahasında Avrupa’yı satmasıyla Alman orta sınıfını tamamen yok edebileceğinden korkuyor.

Jahn, Çin’e ve AB’nin ABD’ye bağlı tutumuna da değinerek eleştirilerini genişletti. İzleyicilere hitaben şöyle konuştu: “AB, Çinlilerle ikinci (yaptırım) turuna girmek zorunda kalırsa ne olacağını düşünüyorsunuz?” Çinliler, AB temsilcilerinin sadece ABD’nin kuklaları olduğunu biliyorlar ve Jahn, yüksek AB temsilcilerinin Pekin’e vardıklarında “sadece otobüsle karşılandıkları” ve bunun Alman medyasında neredeyse hiç yer almadığına dikkat çekti: “Çinliler Avrupa’ya gülüp geçiyor” diye kehanetinde bulunan Jahn, Çin ile müzakerelerde de AB’nin artık pazarlık kozu kalmadığını belirtti.

Son olarak Jahn, Alman vatandaşlarına bu politikanın sonuçlarını görmeleri için çağrıda bulundu:

“Artık sadece Almanya’daki vatandaşların, AB’nin bize aslında ne yaptığını, bu politikacıların bize aslında ne yaptığını fark etmelerini umut edebilirim… Ama belki de Almanya’nın kan kaybetmesi gerekiyor. Belki de Avrupa ekonomilerinin kan kaybetmesi gerekiyor ki, Avrupa’daki insanlar nihayet burada bizi yönetenlerin ne kadar deli olduğunu fark edebilsinler.”

Vorheriger ArtikelUrsula von der Leyen, Brüksel bürokrasisi için Avrupa’yı mahvediyor
Nächster ArtikelTrump’ın Rusya’ya yönelik yeni ticaret yaptırımları kendi ayağına kurşun sıkmak anlamına geliyor

Kommentieren Sie den Artikel

Bitte geben Sie Ihren Kommentar ein!
Bitte geben Sie hier Ihren Namen ein