Berlin, BRD (Weltexpress). AB Avrupa’sındaki neoliberal “elitlerin” ABD’nin Avrupa’daki askeri varlığının güvenilirliğine olan güvensizliğinin artmasıyla, ABD olmadan NATO’nun varlığının sürdürülmesi tartışması hız kazandı. Bu makale, mevcut durumun bir özetini sunma girişimidir.
Özellikle Berlin, Paris ve Londra’daki hükümet kademelerinde yer alan neoliberal küreselciler, şu anda bir dönüm noktasında bulunuyorlar. Avrupa kıtasında, Rusya ile barışçıl bir gelecek ya da Rusya’ya karşı savaşçı bir gelecek arasında seçim yapmak zorundalar.
Ancak, gerçeklikten uzak ideologlar kararlarını çoktan vermiş gibi görünüyor. Rusya ile müzakerelere girerek, benim güvenliğim diğerlerinin güvenliği pahasına sağlanamaz ilkesine dayanan kapsamlı bir Avrupa güvenlik yapısı oluşturmak yerine, AB başkentlerindeki savaş çığırtkanları tam tersi bir yol izlemeye karar verdiler.
AB ülkelerinde, çatışmanın devamı, kitlesel silahlanma ve kendi sivil toplumlarının kapsamlı bir şekilde indoktrinasyonu ve militarizasyonu yolunda adımlar attılar. Kitlesel silahlanma planları şimdiden sosyal hizmetler ve sivil refahın aleyhine sonuçlar doğuruyor. Gelecekte bu durum daha da kötüleşecek. Ancak, AB çapında kendi halklarına ideolojik olarak Rus karşıtı bir indoktrinasyon ve siyaset ile ekonomide askeri-endüstriyel bir uyum sağlanmadan, AB ülkelerinin tek tek hükümetleri kendi ülkelerinde Rusya’ya karşı ortak bir çatışma politikasını birleşik bir blok olarak uygulayamayacaklar.
Washington da aynı zamanda Moskova ile ilişkilerini normalleştirip Rusya ile iyi işler yaparken, AB elitleri savaş çığırtkanlığı yapıp halklarından fedakarlık talep ederse, “ABD’siz NATO” projesi ölü doğacaktır. Aynı zamanda, bu gelişmenin öncesinde giderek genişleyen protesto hareketleri beklenebilir. Bu protestoları bastırmak için neoliberal “elitler”, zaten kısıtladıkları ifade, toplanma ve basın özgürlüğü gibi vatandaşlık haklarını şimdiye kadar olduğundan daha da fazla kısıtlamaktan çekinmeyeceklerdir.
Bu genel değerlendirmenin ardından, sözde “kaliteli medya” ve düşünce kuruluşlarının (çeviri: hükümet ve NATO propagandacıları) haberlerine bakarak, Kolektif Batı’da “ABD’siz NATO”ya geçişin fırsat ve olasılıklarının nasıl değerlendirildiğini ve bunun için hangi asgari şartların konulduğunu ya da sivil halktan hangi fedakarlıkların talep edileceğini olarak yeniden yapılandırılmasının nasıl görüldüğünü ve bunun için hangi asgari şartların konulduğunu ya da sivil halkın hangi fedakarlıkları yapması gerektiğini ortaya koymak istiyoruz.
“ABD olmadan Avrupa’yı savunmak”: İlk tahminler.
Belçika merkezli, saygın “düşünce kuruluşu” Bruegel, İngilizce orijinal başlığı “Defending Europe without the US: first estimates of what is needed” olan bir rapor yayınladı. Bruegel, Alman “Kieler Institut für Weltwirtschaft” ile birlikte 21 Şubat 2025 tarihinde bir rapor yayınladı. Raporda, Avrupa’nın sözde “Rus saldırganlığını” caydırmak için kısa vadede 300.000 ek asker ve yıllık en az 250 milyar avroluk savunma harcaması artışı gerektiği belirtiliyor. Almanya’nın bu amaçla her yıl yarısı, yani 125 milyar avro ek olarak silahlanmaya harcaması bekleniyor.
Raporda, kısa bir süre önce “birkaç ay sonra NATO’nun bugünkü haliyle var olmaya devam edip etmeyeceğinin belirsiz olduğunu” açıklayan Almanya’nın başbakan adayı Friedrich Merz’e atıfta bulunuluyor. Bunu, “NATO, ittifakın tarihi boyunca hem lider üyesi hem de en önemli güvenlik garantörü olan ABD olmadan hayatta kalabilir mi?” sorusu izliyor.
Teorik olarak “evet” yanıtı veriliyor, çünkü Trump yönetimi NATO’dan çekilirse, anlaşma diğer 31 üye için geçerliliğini koruyacak. Ancak Bruegel’e göre, pratikte ABD’nin ittifaktaki rolünü kısa sürede doldurmak zor olacak. Düşünce kuruluşu, 2024 tarihli bir RAND araştırmasına atıfta bulunarak, tüm NATO planlarının, acil bir durumda Avrupa’da halihazırda konuşlanmış 100.000 ABD askerinin, öncelikle ağır zırhlı birlikler olmak üzere 200.000 kadar ABD askeriyle takviye edileceğini varsaydığını belirtiyor.
ABD olmadan Avrupa’nın bu açığı kapatmak için yaklaşık 50 yeni tugay daha eklemesi gerekecektir. Ancak, Avrupa silahlı kuvvetlerinin parçalanmış olduğu, ABD ordusunun ise büyük, kapalı birimler halinde ve sıkı bir emir komuta zinciri içinde faaliyet gösterdiği unutulmamalıdır. Aynı zamanda, NATO’nun tüm organizasyonu ve emir komuta zinciri tek boyutlu olarak ABD’ye odaklanmıştır.
Bu nedenle, “ABD’siz bir NATO”nun var olabileceği sorusu son derece haklıdır. Özellikle de Avrupa, Trump yönetiminin yarattığı siyasi belirsizliklerin sonucu olarak yakın tarihinin en önemli tartışmalarından birinin eşiğindeyken, aynı zamanda iç siyasi ve ekonomik gelişmelerin de en önemli AB ülkeleri ile Birleşik Krallık’ın iç siyasi istikrarını giderek daha fazla baskı altına aldığı bir dönemde. Bu bağlamda, ABD’siz bağımsız bir Avrupa savunma politikası tartışması, uluslararası siyasi sonuçları açısından son derece tehlikeli olabilecek bir hayalperestlik olarak görülmektedir.
Değişen mi, dağılan mı bir ittifak?
Avrupa’nın katılımı olmadan Rusya ile Ukrayna savaşı hakkında yürütülen doğrudan müzakereler, Washington’daki neoliberal AB elitlerinin güvenini sarsmıştır. Kendi halklarına “ABD’siz NATO” ve bunun için gerekli olan devasa maliyetli silahlanmayı haklı göstermek için, Batılı siyasetçiler ve medya Rusya’yı sistematik olarak korku düşmanı olarak göstermeye çalışmaktadır. Bunun için, doğudaki yeni düşman hakkında korkutucu rakamlar veriliyor, örneğin ülkenin Ukrayna’da 700.000 askerle savaştığı, üretimini 1.550 tank ve 5.700 zırhlı araca çıkardığı ve çok daha fazlası.
Ancak, ABD/AB/NATO, on yıllar boyunca tehdit ortamı yaratarak Rusya’yı 24 Şubat 2021’de askeri özel operasyona kışkırtmamış mıydı? O günden bu yana ABD/AB/NATO, Ukrayna’ya her türlü silahla büyük destek verdi. Sonuç olarak, Rusya kendi üretimini de buna göre artırmak zorunda kaldı. Rusya’nın bunu çok daha iyi ve çok daha az parayla başardığı ve şimdi Ukrayna’dan çok daha güçlü bir konumda olduğu gerçeği, şimdi ABD/AB/NATO savaş çığırtkanları tarafından Moskova’ya karşı bir suçlama olarak kullanılıyor. Aynı zamanda bu, Avrupa’nın Rusya’ya karşı askeri olarak ayakta kalabilmek için silahlanmak zorunda olduğu kanıtı olarak gösteriliyor. Böylece AB elitleri, her zamanki gibi, neden ile sonucu tersine çevirmektedir.
Şimdi AB’deki savaş çığırtkanları, Rusya’nın Ukrayna’yı yenilgiye uğrattıktan sonra ilerleyerek doğudaki AB-NATO üye ülkelerini ilhak etme askeri kapasitesine sahip olduğunu iddia etmektedir. Buna ilişkin olarak, Avrupa NATO ülkelerinin istihbarat servislerinin, Rusya’nın önümüzdeki üç ila on yıl içinde AB üye ülkelerine saldırı düzenleyebileceğine dair “bilgi” edindiği yönünde haberler var. Bu korku tacirliğinin amacı, halkın silahlanma için daha büyük fedakarlıklara hazır olmasını sağlamaktır, çünkü “ABD’siz NATO”nun askeri hedefleri çok büyüktür.
Bruegel Enstitüsü’nün yukarıda bahsedilen araştırmasına göre, NATO-AB ülkeleri, Amerikanların çekilmesiyle ortaya çıkacak boşluğu doldurmak için silahlı kuvvetlerini en az 300.000 askerle artırmalı ve yaklaşık 50 yeni tugay, özellikle mekanize ve zırhlı birlikler oluşturmalıdır. Bunun için NATO-ABD dışı ülkelerin askeri harcamalarının GSYİH’nin yüzde 3,5’ine çıkarılması gerekiyor. Ancak o zaman bile, askeri yeteneklerin Ruslarınkilerle karşılaştırıldığında, bazı AB ülkelerinin hava kuvvetleri hariç, Avrupalıların açık zayıflıkları ortaya çıkacaktır.
Son 20 yılda Rusya’da, Rus hava kuvvetlerinde de gerçekleşen askeri-teknolojik devrimlere rağmen, Newsweek gibi Batı medyası, Soğuk Savaş döneminden kalma Batı’nın hava üstünlüğü efsanesini sürdürmekte ve bunun kanıtı olarak Rafale ve Eurofighter gibi “modern” Avrupa jetlerini göstermektedir. Ayrıca, Rusların açık ara dünyanın en iyi hava savunma sistemine sahip olması, Newsweek‚in Batı’nın sözde hava üstünlüğü hakkındaki değerlendirmesinde hiçbir etkiye sahip olmamış gibi görünüyor, çünkü bu karşılaştırmada hava savunma sistemi tamamen göz ardı ediliyor.
Kara kuvvetleri açısından Avrupa’nın 900’den az tankı varken, Rusya’nın 2.730 tankı bulunmaktadır. Denizaltı konusunda da Avrupa, Rusya’nın 51 denizaltısının gerisinde kalmaktadır. Nükleer caydırıcılık da sınırlıdır, ancak İngiltere ve Fransa’nın her birinin yaklaşık 300 savaş başlığı varken, Rusya dünyanın en büyük cephaneliğine sahiptir. ABD’nin desteği olmadan, askeri uydu istihbaratı, SigInt aracılığıyla kapsamlı istihbarat bilgileri ve hava ikmali (RUSI) de eksik, bu da sadece Avrupa hava kuvvetlerinin operasyon yarıçapını sınırlayacaktır.
Stratejik öneriler
- Finansman: İngiltere, 2027 yılına kadar GSYİH’sinin yüzde 2,5’ini savunmaya ayırmayı planlıyor, bu da yıllık yaklaşık 16 milyar ABD doları ek harcama anlamına geliyor. AB, finans piyasasından bağımsız olarak 150 milyar avro borç almayı (bunun için bir yetkisi yoktur) ve bu tutarı on yıl içinde toplam 650 milyar avroya çıkarmayı planlamaktadır. Ancak bunun için AB bütçe kurallarından bu istisnalar için yasal şartların yaratılması gerekmektedir.
- Askeri yapı: İngiltere, İtalya ve Japonya ile birlikte yürütülen Global Combat Air Programme (GCAP) gibi programlar, on yıl içinde altıncı nesil savaş uçaklarının geliştirilmesini hedefliyor.
- Nükleer caydırıcılık: Fransa, nükleer silahlarıyla caydırıcılığını diğer ülkelere de yayabileceği yanılsamasına kapılmış durumda. İngiltere’nin dezavantajı, denizaltılarındaki Trident füzelerinin Amerikan yapımı olması ve bunların kullanımı için ABD’nin onayı gerekmesidir.
- Enerji güvenliği: Yenilenebilir enerji ve nükleer enerjinin artırılmasıyla Rusya ve ABD’ye olan bağımlılığın azaltılması hedefleniyor.
- Reuters‚a göre Almanlar daha güçlü bir liderlik rolü üstlenmelidir. Bu, NATO’nun Soğuk Savaş sloganı olan “Almanlar cepheye!” sloganını hatırlatıyor.
Bu iddialı planların hayata geçirilmesi birçok engelle karşı karşıya. Kapasitenin oluşturulması on yıl veya daha uzun sürebilir ve Avrupa’nın parçalanmış orduları arasında koordinasyon zor. Maliyetler, özellikle yüksek borçlu ülkelerin bütçelerini zorlayacak (bkz. IMF tablosu). Fransa’nın 1966’da NATO’dan çekilmesi de gösterdiği gibi, siyasi konsensüs de çoğu zaman yok. Ayrıca, ABD’siz bir NATO’nun da önemli askeri alanlarda ABD ile yakın işbirliğine ihtiyacı olacaktır. Aynı zamanda, kaotik bir ABD çekilmesi NATO’yu tamamen istikrarsızlaştırabilir.
Son zamanlarda İngiltere, Fransa, Almanya ve İskandinav ülkeleri, beş ila on yıl içinde savunma yükünün nasıl paylaşılacağı konusunda gayri resmi görüşmeler yürütüyor. Haziran 2025’te Lahey’de yapılacak NATO zirvesi öncesinde bir geçiş planı sunulması planlanıyor. NATO ayrıca silah ve mühimmat stoklarının yüzde 30 artırılmasını talep ediyor. Ancak analistler, Avrupa Birliği’ndeki ülkelerin giderek sorgulanır hale gelen birliği göz önüne alındığında, AB’nin ABD’nin NATO’daki rolünü üstlenebilecek durumda olup olmadığı konusunda şüpheleri var.
Sonuç
ABD’siz bir NATO tartışması, Avrupa için bir dönüm noktasıdır. Yeni stratejik özerklik arayışıyla, Avrupa’daki neoliberal elitler, toplumdaki sosyal uyumu bozmadan planlanan silahlanmayı finanse etme zorluğuyla karşı karşıyadır. Ancak finansman değil, komuta zincirlerinin koordinasyonu, silahlanmanın organizasyonu ve yük paylaşımına hazır olma durumu da ABD olmadan bağımsız bir “savaş kabiliyeti”ne giden yolda büyük engeller olmaya devam ediyor. Bu durum, Avrupa’nın askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal geleceğini kalıcı olarak değiştirecek. Ancak kesinlikle iyi yönde değil.